

ETİK KÜLTÜRÜ GELİŞTİRMEK
“İnsanları sadece ceza ile yönetirseniz, onlar bir daha yanlış yapmazlar; ancak şeref ve utanma duygusuna da sahip olmazlar. İnsanları erdemle ve etik kurallar ile idare ederseniz, o zaman onlar şeref ve utanma duygularına sahip olurlar, hem de doğruyu ve iyiyi yapmaya çalışırlar” Konfüçyüs.
Günümüzde yolsuzluk ve etik dışı davranışlar, bütün toplumları ve kurumları tehdit eden, toplumsal, siyasal, ekonomik ve yönetim boyutu olan çok yönlü bir olgudur. Siyaset, yönetim ve yargı, hem kurum olarak ve hem de aktörler olarak bütün ülkelerde önemli bir güven kaybıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Artık toplum-devlet ilişkileri, eskiden olduğu gibi, baskı esasına göre tek taraflı olarak kurulmuyor. Bu ilişkilerinin kalıcı ve sağlıklı olması için, belirli bir etik temele dayılı olarak karşılıklı güven esasına göre kurulması kaçınılmazdır. Genel olarak yolsuzluk ve etik dışı davranışlar, uzun süre az gelişmiş ülkelere özgü bir hastalık olarak algılanırken, gelişmiş ülkelerde, özellikle 1970’li yıllarda ortaya çıkan büyük skandallar ve yolsuzluklar, konunun küresel bir nitelik taşıdığını göstermiş, yerel ve küresel kamuoyunun dikkati yolsuzluklarla ilgili sorunların çeşitli boyutları üzerinde yoğunlaşmış ve bu bağlamda etik konusu tartışmaların merkezine yerleşmiştir. Siyaset ve yönetim kurumları, kendilerine karşı sarsılan güven duygularını yeniden kazanabilmek için, 1980’den sonra etik alana daha yoğun olarak yöneldiler, kamu yönetimi, siyaset ve yargı etiği konusunda ilkeler ortaya koydular, düzenlemeler yaptılar ve kurumlar oluşturdular.
Hayat, pozitif ve negatif unsurların mücadelesi biçiminde sürüp gider. Tarihçi Arnold Toynbee, tüm tarihin şu formülle özetlenebileceğini söyler: Meydan okumalar (challenges): Karşılaşılan sorunlar Verilen cevaplar (responses): Üretilen Çözümler. İçinde bulunduğumuz, görev yaptığımız, hizmet sunduğumuz veya yönetim ilişkisi içinde bulunduğumuz çevre, bir takım engeller, olumsuzluklar ortaya koyarak, mevcut yapıya, uygulamalara ve politikalara meydan okur. Kurumlar, toplumlar ve bireyler, buna karşılık vermenin bir yolunu bulur ve olumsuzlukları gidermeye çalışır. Sonra bir başka meydan okuma (challenge) ve başka bir karşılık /çözüm (response) gelir. Bu süreç, böyle devam edip gider. Burada önemli olan, mevcut sorunlara/meydan okumalara verilen cevapların doğru ilke ve değerlere dayalı olması ve bir sisteme bağlı olarak gerçekleşmesidir. İşte uygarlık dediğimiz gelişme de, çeşitli meydan okumalara karşı verilen sağlıklı ve kalıcı cevaplar üzerine inşa edilmektedir. Etik dışı davranışların artması bir meydan okumadır. Bizim buna karşı vereceğimiz doğru cevaplar, meydan okumaları ve onların etkisini azaltacaktır.
HALKIN KAMU YÖNETİMİ KARŞISINDAKİ HAKLARI
Bütün ülkelerde kamu yönetimlerin halka karşı önemli bazı sorumlulukları bulunmaktadır. Her ne kadar özelleştirme ve devletin küçültülmesi politikaları, kamu yönetiminin yapı ve işleyişini etkilemiş olsa da, onun halka karşı sorumluluğunu azaltmamış, bilakis artırmıştır. Halkın kamu yönetimi karşısındaki hakları son dönemlerde giderek güçlenmektedir. Hesap verebilirlik, yönetime katılma, bilgi edinme ve saydamlık, güven ve vatandaş memnuniyeti gibi ilke ve değerler, vatandaşların kamu yönetimi karşısındaki konumunu daha da güçlendirmiş bulunmaktadır. Bu ilke ve değerler, aynı zamanda etik davranış ilkelerini oluşturmaktadır.
Vatandaşların kamu yönetimi karşısındaki haklarını şöyle özetlemek mümkündür:
Yönetimle ilgili bütün işlerinde yasalara uygun, adil, tarafsız, eşit ve sosyal adalete uygun muamele görmesi.
Kamu yönetimi aleyhine dava açabilmesi.
Ulusal ve yerel düzeyde yönetime katılabilmesi
Yönetimden ve yöneticilerden hesap sorabilmesi.
Yönetimin işlemleri, faaliyetleri, politikaları ve kuralları hakkında bilgilendirilmesi (saydamlık).
Maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartların hazırlanması.
Hizmetlerin etkin, verimli, kaliteli ve ekonomik olarak yürütülmesi.
Makalenin devamı için TIKLAYINIZ
Kaynakça: www.etik.gov.tr